Padişah Portreleri
Kıyafetü’l-İnsaniyye fi Şemaili’l-Osmaniyye ve Kebir Musavver Silsilename’de yer alan padişah portreleri
Osmanlı tarihinde padişah portreciliğinin başlaması Fatih dönemine rastlar diyebiliriz.
Önceleri tarihi konulu yazmalarda, minyatür içerisinde bir unsur olarak yer alan padişah portreleri, zamanla yalnızca padişah portrelerinden oluşan el yazmaları ve albümlerde tüm sayfayı kaplayacak şekilde tek başlarına yer almaya başlamışlardır.
İstanbul’un fethinden ardından Avrupa ile kültürel alışverişe giren Fatih, sarayına İtalya’dan davet ettiği Gentile Bellini, Constanzo de Ferrera gibi Avrupalı sanatçılara onlara kendi dönemindeki Avrupa kralları gibi, üzerinde portresinin bulunduğu sikkeler, madalyalar ve tablolar yaptırmıştır.
Fatih’in sarayına gelen bu yabancı sanatçılar, padişah portreciliğinin Osmanlı resim sanatında bir dal olarak yerleşmesini sağlamışlardır.
Osmanlı sarayındaki ilk padişah portresi albümü III. Murad döneminde hazırlanmıştır. 1579 yılında yazılmış olan “Kıyafetü’l-İnsaniyye fi Şemaili’l-Osmaniyye” eserin metini, dönemin ünlü şehnamecisi Seyyid Lokman Aşuri tarafından yazılmış, eserin içerisinde yer alan padişah portreleri ise dönemin önemli nakkaşlarından olan Nakkaş Osman tarafından yapılmıştır.
Nakkaş Osman’dan sonra Levni’nin (18.yy) “Kebir Musavver Silsilename” için yapmış olduğu padişah portreleri, portrecilikte bir ikinci yeni dönemi başlatmıştır. Levni’nin yapmış olduğu bu portre kalıpları Nakkaş Osman’ın kalıplarının yerini alarak kendisinden sonra yapılacak olan portrelere bir kalıp teşkil etmiştir.
Kıyafetü’l-İnsaniyye fi Şemaili’l-Osmaniyye’de yer alan padişah portreleri;
Kebir Musavver Silsilename’de yer alan padişah portreleri;
Zaliha Peçe’nin “Nakkaş Osman ve Levnî’ye ait Padişah Portrelerinin Kompozisyon ve Teknik Açıdan Karşılaştırılması” adlı Yüksek Lisans tezinden esinlenerek yazılmıştır.