Osman Şevki Uludağ

muhammed ali can
4 min readJun 24, 2020

--

Hayatı

Osman Şevki Uludağ, 1889 tarihinde Bursa’da doğmuştur. Asker olan ataları her ne kadar Konya’lı ise de, sonradan Kıbrıs’a yerleşmişlerdir. Babası Mahmud Edendi, annesi Ayşe Hanım’dır. Kırım Savaşı’ndan sonra (1856) da ailesi Bursa’ya gelerek buraya yerleşmiştir. İlk ve orta öğrenimini Bursa’da, lise öğrenimini de Tıbbiye İdadisinde tamamlamış ve 1913 yılında Mekteb-i Tıbbiye-i Askeriye-i Şahane’den yüzbaşı rütbesi ile mezun olmuştur. Askeri doktor olarak Balkan Harbi’ne, ardından I. Dünya Savaşı’na katılmıştır.

Balkan savaşlarında Edirne cephesinde Vize ve Lüleburgaz’da, I. Dünya Savaşı’nda Çanakkale, Dobruca, Romanya ve Bulgaristan cephelerinde bulundu. Dönüşünde Edirne merkez hekimliğiyle görevlendirilmiştir. 1918’de İstanbul’a gelerek Harbiye Nezareti Askeri Sıhhiye Dairesi’nde istihbarat şefi olarak tayin edildi. 1921 yılında kurulan Tarih-i Harb-i Sıhhiye Encümeni’nin kurulmasını bu görevdeyken teklif etmiştir.

Ankara’ya Kurtuluş Savaşı’na katılmak için giden Osman Şevki, Milli Müdafaa Vekaleti Sıhhiye Dairesi Reis Muavinliği görevine atanmış, bir süre çalışmış ancak savaşa katılma isteği ağır basınca Garp Cephesi I. Fırka Sıhhiye bölüğüne tayin edilmiştir. Fakat daha önce tayin edilen birinin bu görevde bulunması nedeniyle Büyük Taarruza IV. Alay Tabibi olarak gitmiş, ve bu alayla Büyük Taarruz’da Kütahya, İnönü, Bozüyük, Kayancı ve Bursa savaşlarına katılmıştır. Bu sırada hastalanan Osman Şevki İsviçre’ye gözlerinden ve ciğerlerinden tedavi edilmek üzere gönderilmiş ve orada 7 ay kalmıştır. Aynı zamanda burada bulunduğu sırada Cenevre’de Eugene Pittard’dan antropoloji dersleri almıştır. Ülkeye dönüşünde (1925) ise Askeri Coğrafya Encümeni’nde görev almıştır.

Daha sonra kendi isteğiyle Askeri Coğrafya Encümeni’nden ayrılan Osman Şevki, Gülhane Askeri Hastanesi Dahiliye Şefliği’ne getirilmiştir. 1930 yılında malulen emekliye ayrılmıştır. Ardından Bursa’da verem dispanseri röngen uzmanı olmuş; İstanbul’da Eyüpsultan Verem Dispanseri’nde başhekimlik yaptı. Bu görevde iken 1935 yılında Konya’dan milletvekili seçilerek siyasete atılmıştır. V, VI. ve VII. dönemlerde TBMM’de görev almıştır. 1936 yılında Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu başkanlığını üstlenmiştir. 1946’da milletvekilliğinden ayrılınca İstanbul Zehirli Gaz İşleri Müdürlüğü’nde, bir müddet Cibali Tütün Fabrikası tabibliğinde, nihayet Sıhhiye Müdürlüğü emrinde İstanbul İş Yerleri Müfettişliği’nde çalışmış ve tekrar emekliye ayrılmıştır (1953). 1953’ten beri yürüttüğü İstanbul Verem Savaş Derneği’nin dispanserler müfettişliği görevinde iken 19 Mart 1964 tarihinde Levent’teki evinde vefat etti.

Osman Şevki Bey çocukluğundan beri musiki ile meşgul olmuş ve resim, hüsnühat, şiir gibi güzel sanatlarlarla da ilgilenmiştir. Hekimlik dışından tıp tarihi ve sanat ilgisi ileri düzeydedir. İyi bir neyzen olup çok sayıda bestesi bulunmaktadır. İlk musiki derslerini 1906 yılında Askeri Tıbbiyede öğrenci iken, orada görevli bulunan Gassal İsmail Dede’den almıştır. Türk müziği alanında, farklı makamlarda bestelediği 120 kadar bestesi bulunmaktadır. Ayrıca, İstiklal Marşı beste yarışmasına da katılmıştır. Milletvekilliği döneminde Türk Musikisi Konservatuarı açılması için uğraşmış, ancak başarılı olamamıştır. Sanata olan ilgisi sadece musiki ile sınırlı kalmamış, aynı zamanda resim, hüsnühat, şiir gibi alanlarda da ilgilenmiş, çocuklar ve gençler hakkında yazılar da yazmıştır.

Keşiş Dağına “Uludağ” İsminin Verilmesi ve Soyadı Hakkında

Osman Şevki Bey, Coğrafya Encümeni üyesi iken ilmi araştırma için Milli Müdafaa Vekaleti adına Cumhuriyet tarihinde Keşiş dağına ilk tırmanışı gerçekleştirmiştir. Bu ilmi araştırma ve tırmanış sırasında dağın heybetinden etkilenip “Ne ulu dağ!” ifadesini kullanmıştır:

“1925’te sıhhat, nüfus ve içtimaiyat şubelerini idare ettiğim Büyük Erkan-ı Harbiye Coğrafya Encümeninde çalışıyorken Mareşal Fevzi tarafından Keşiş dağında tetkikat yapmağa memur edildim. Tetkiklerim yolda başladım. Bozburun önlerinde artık dağ çok iyi göründüğü için onun bir resmini almak istedim ve yüzlerce defa böyle uzaktan gördüğüm Keşişdağı’na bakarak kendi kendime “Ne Ulu dağ” dedim. Kelime, beynimde bir şimşek gibi çaktı. Dağa isim bulmuştum. Bu tetkikatı Bursalılardan mürekkep bir kafileye katılarak yaptım. Bu tetkik seyahati esnasından ilk dinlenme yeri olan Kirazlı yaylaya varır varmaz “Ulu dağ” adında bir gazete çıkardım, buna CHF katibi Bay Saim Altıok şahittir. Üç sayı olarak çıkardığım bu el yazması gazeteler de bende saklıdır. Yine Uludağında geziyorken 1925 Ağustosunda çıkan Vakit gazetesine on bir adet Keşiş dağı mektubu yazdım ve onlarda da (Uludağ) adını kullandım.”

Araştırmaların ardından İstanbul’a dönünce Erkan-ı Harbiyye-i Umumiyye’ye verdiği raporda Keşiş dağının adının Uludağ olarak değiştirilmesini istemiştir:

“ Büyük Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Riyaseti’ne

Bu dağ, garbi Anadolunun en yüksek tepesidir ve bunun tepesine çıkan bir kimse, Anadolu haritasına kuş bakışı bakar. Anadolunun bilhassa bu kısmı, keşişlerin ve rahiplerin asırlardan beri Türkler aleyhindeki telkinlerinin neticesi olarak çok ıstırap çekti ve bu tepelerin baktığı sahalarda, Türkün mevcudiyeti istihfaf olundu. Türkler, buralarda zulüm gördüler. Grek ordusu kendine bakan tepenin (Keşiş) diye tevsiminden ıstırap duymaktadır. Bulunduğumuz ve arkadaşlarımız tarafından tensip olunan bir kelimeyi bu münasebetle nazari tasvibi alilerine arz eder ve bunun kabulü, ilim kafilesini, dağ seyyahlarını, Bursalıları mecburu minnet ve şükran edeceğini arz ederim. Bu isim Uludağdır.”

Osman Şevki’nin bu talebi üzerine Mareşal Fevzi Çakmak’ın emriyle Keşiş dağının adı Uludağ’a çevrilmiştir. Ayrıca, soyadı kanununun çıkması ile daha önceleri “Bursalı” lakabı ile anılan Osman Şevki Bey, kendisine Uludağ soyadını almıştır (1934).

Eserleri

Osman Şevki Uludağ’ın, çoğunluğu Bursa ve Osmanlı dönemi tıp tarihi hakkında olmak üzere pek çok araştırması vardır. Bunların büyük bir kısmını kitap ve risale halinde neşretmiştir. Kitaplarının başlıcaları şunlardır: Osmanlı Tababeti Tarihi (1916), Harb-i Umumide Sıhhi Tecrübeler (İstanbul 1338), Beşbuçuk Asırlık Türk Tababeti Tarihi (İstanbul 1341/1925), Bursa ve Uludağ (İstanbul 1928), Yeşil Cami (Bursa 1932), Uludağ Tapınakları, Keşişleri ve Dervişleri (İstanbul 1936), Çocuklar, Gençler, Filmler (İstanbul 1943).

1920–1962 yılları arasında bir tıp dergisi çıkaran Uludağ gazete ve dergilerde tıpla ilgili yazılar yazmıştır. Ayrıca Hafiye Gözü ve Meslek İntihabı adlı iki piyesi sahnelenmiş, ancak yayımlanmamıştır.

Osman Şevki’nin kendi yazdığı eserler dışında ikinci kuşak torunu olan İrem’ine dedesi hakkında hazırlamış olduğu iki kitap bulunmaktadır: “Büyükdedem Dr. Osman Şevki Uludağ, Çanakkale Savaşı ve Viyana Seyahati Günlükleri” ve “Bir Kültür Savaşçısı Dr. Osman Şevki Uludağ, Musiki Yazıları”.

Kaynakça

Nuri Özcan, “Osman Şevki Uludağ”, DİA, c. 42, İstanbul, 2012.

Öztan Öncel, “Bursalı Dr. Osman Şevki Uludağ ve Eserleri”, Uludağ Üniversitesi I. Bursa Halk Kültürü Sempozyumu Bildiri Kitabı, c. 2, Bursa, 2020.

İbnülemin Mahmut Kemal İnal, Hoş Sada, Son Asır Türk Musikişinasları, Maarif Basımevi, İstanbul, 1958.

Oğuz Dicle, “Dr. Osman Şevki Uludağ”, Türkiye Radyoloji Dergisi, c. 35, s. 3, 2016.

Serdar Kuşçu, Gazete Sayfalarında Bir Zamanlar Uludağ 1929–1963, Bursa Kent Konseyi, Bursa, Eylül 2013.

--

--

muhammed ali can
muhammed ali can

Written by muhammed ali can

BARÜ - tarih abd & ATAÜNİ - reklamcılık #notdefteri www.malican.me

No responses yet